Perşembe, Temmuz 05, 2007

Snif snif...





Değişiklikleri takip edemiyorum artık...
Ben sabit kalsamda çevrem amansız bi devimde.
Birkaç senedir olagidenler hafızamda kuytularına saklandılar. Küçük bi iç çekişde hemencecik kafalarını uzatıyorlar edepsizce, zaman zaman bikaç gülen surat görmüyorda değilim tabi ama nedense acıtanlar daha fazla gibi geliyor bana, bilmiyorum bilemicem sanırım hiç.
Derin mevzular bunlar fazla kurcalamamalı…

Aslında The Secret’i okumaya başladığımdan beri kendimi daha pozitif, evrene verdiğim mesajları da daha bi politik bulur oldum. Aklıma o an ne geldiyse isteyiveriyorum evrenden. Acelesi yok zamanla diyor çok beklentiyede girmiyorum. IHLAMUR korkar oldu bu durumdan. Yırtıcam o kitabı kafayı mı yedin sen ? diyor inanmıyor isteklerimin gerçekleşeceğine. Umutsuz gözlerle uzaktan izlemekle yetiniyor şimdilik.

Bugün iş güçle cebelleşirken pat diye bi poşet düştü önüme. Mana veremedim once ama bizim Little K’yı görünce çaktım köfteyi. Bu sene uzun yıllardır birlikte çalışıp, dertleştiğimiz aynı şeylere gülüp eğlendiğimiz canım iki arkadaşım kendi istekleriyle başka bi ülkeye transfer olunca küçük çapta bi travma yaşamıştım içten içe. Neyse ki zamanla insan herşeye alışıyor. Tabi arada aklıma geldiklerinde burnumun direği sızlamıyor değil ama olsun onlar orda mutlu deyip kendimi avutuveriyorum hemencecik. Onlar içinde dileyiveriyorum evrenden bişiler. Artık dileklerim kimin lehine olur görücez zamanla. Pılıyı pırtıyı toplayıp dönerlerse çok inanıcam bu kitaba ama kızacaklar şimdi bana. Canlarım affedin beni. Hillcim özelliklede sen:)

Neyse bizim yol fatihi küçük concon olabildigince kibar bi sekilde al bu senin Cecil gonderdi dedi. ( Cecilcim adam olucak bizim ki şimdiden söyleyeyim gözün arkada kalmasın). Hediyelerim gelmiş dedim sonra Heidi sevinciyle. Görür görmez bayıldığım bi çanta çıktı o kadar yol tepmiş poşetten. Evirdim, çevirdim, koluma taktım, içini açtım bi dolu toka bide saç fırçası, isabet olmuş deyip oturdum saçlarımı taradım, tokaları takmaya kıyamadım şimdilik. Çok ama çok mutlu oldum. Nazik arkadaşlarım benim çok teşekkür ederim.

Günün geri kalanında Kılpaçinoyla hayata dair uzun uzun talklaştık. Karar verdi beni herkes anlayamazmış o yüzden yabancı biriyle evlenmeliymişim.
Hem sempatik hem yakışıklı olması konusunda hemfikir olduk. Mesela dedi Jean Marc Barr tipinde olmalı. Böyle birini bulursam kaçırmamam gerektiği konusunda epeyce nutuk çekti. Hemen bi "Le grand bleu" dvd si edinip ince ince seyredip her açıdan bakacakmışım Jean Marc’cığıma. Peki dedim ben de.

Haftasonu büyük ihtimal IHLAMUR vızıltısı ile “Le grand bleu” seyredip kafayı bulacağım. Cheers İngiltere.

1 Comments:

Anonymous Adsız said...

Dün, sen telefonda konuşurken, ben kettle ile mücadele eder görünüyordum ama aklımdan ardımızda kalan yıllar geçiyordu. Ne kadar da hayatın başındaydık... Ne çok değişti her şey... Ne çok şey kaldı ardımızda... Kalan, giden, hepsi ayrı hikaye.

7/05/2007 11:46 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home