Pazartesi, Ağustos 06, 2007

Hiçbir cumartesi günüm bir türlü yetmedi…



Bu sene yazın nasıl geldiğini anlayamadığım gibi gidişinden de pek endişe etmeyeceğim gibi görülüyor, şimdilik. Belki bunda henüz bünyeyi denize sokamamış olmamında etkisi vardır. Geçen yazlarda ne yapar ne eder bi şekilde leb-i deryaya cumburlop dalar, Şebnem Çapa bronzluğu yapabilmek için epey efor sarfederdim. Şimdilerde büyüyor muyum neyim? eziyet gibi geliyor her bii şey...

Tatil için lokasyon belirleyebilmek bile tüm enerjimi aldı diyebilirim. Kiminle gideceğim ise anket konusu bile olabilir. Ailem bize takıl; kızım, seni çok özledik derken, arkadaşlarım bensiz tatilin, tatsız tuzsuz yemeğe benzeyeceğini söylüyorlar. Hahaha! Hiç megolaman değilimdir ben, yanlış anlaşılmasın. Ama zaman zaman neşe kaynağı ve sevgi pıtırcığı da olabiliyorum. Kendim bile şaşırıyorum bu hallerime ama oluyor işte. Depresifliği üstümden sıyırıp attığımda full neşe, tam geyik ne yaptığı belli olmayan abuk subuk bişi ortaya çıkıyor. Deli manyak, doğru bir tanımlama olabilir…

Cumartesi, pek sevdiğim iş arkadaşlarımla et mangal yapıp, kolesterolde tavanı gördük. Kırmızı, beyaz piti kareli masa örtüleri ve aynı desenden önlükleriyle garsonlar pek bi hoş tuttular bizi. Açık havanın da etkisiyle sersemlemiş bi şekilde “runaway train” ezgileriyle evimize geri döndük. Ben gençliğime de döndüm az biraz. Ah! Eski kemancı günleri deyip, hayıflanmadım değil…

Dün de IHLAMUR’la geleneksel haftasonu Yeniköy – İstinye parkuru yeme, içme, bakınıp, söylenme aktivitemizi gerçekleştirirken yeni bir lisan öğrenmenin önemini mütaela ettik. Ben, almanca ve ingilizce pratiği yapmak istediğimi el lisanıyla dile getirirken şaşkın IHLAMUR japonca cevaplar verip beni hasta etti. Geyiğin boynuzları yerlerde sürünürken, grubumuzun ağırbaşlı üyesi bizimle yola çıkmanın kendisi için baştan hata olduğunu, ciddi bişi konuşmanın imkansızlığını dile getirdi. Hayat zaten zor, haftasonu dünyayı kurtarmayalım güzelim, sen herşeyi kafaya takma diyecektim, demedim:)

Açtım I-pod umu daldım en uzak hayallere…

“Ey! en uzak hayalim, sen nelere kadirsin bir bilsen, bilemezsin ama. Ben, seni düşünürken hep mutlu oluyorum desem inanmazsın da bana, biliyorum. İyi ki uzaksın iyi ki yakınımda değil…” dedim kendi kendime.

PS. Milchschnitte den umudu kestim ben. Kendim gider yerim Almanya ya. Emeği geçen tüm blogspotcu arkadaşlarıma; başta Daphne olmak üzere çok thanks diyorum.

6 Comments:

Anonymous Adsız said...

:)
Çok satomsu olmuş.
Sato şeker olsa gerekti, Nihongo'de. Japonca'da yani...
;)

8/06/2007 2:50 ÖS  
Blogger renklipamuklar said...

İlahi IHLAMUR,
Ben de Sato mu, F. Kafka ne ayak dedim?
Şeker diyorsan şugar tabii:)
watashi wa candy :P

8/06/2007 5:06 ÖS  
Blogger Berceste said...

Bir mangal davası da bizim bahçede vardı haftasonu. Defne'nin goncası ile benimki mangal başında iken, biz de Defne'nin goncasının aldığı 14 kg'lık karpuzun tadına bakıyorduk :P Ada İngiltere'sine taşındığımızdan beri gözümüz karpuz gibi kapuz gördü. Zaten iriliğinden görmesek göz doktoru lazımdı :)

Şu kara böcük olma olayına gelince... Şebnem Çapa doktor bulur da, sen uzak dur güneşten derim. Son katıldığım bilim festivalinde Cancer Research raporları hiç de iç açıcı değildi :( Ozon tabakasının incelmesi nedeniyle sayı artmakta imiş :( Dikkat et!

8/06/2007 6:51 ÖS  
Blogger renklipamuklar said...

Berceste
Zaten ben sizin mangalın kokusun aldım, ondan sonra gözüm döndü. Mangalda mangal diye tutturup milletin kafasını ütüledim, tongaya geldi herkes anlayacağın :P
Cancer Research raporlarına bakarsan şansa yaşıyoruz. Fazla okuma onları insanda ne keyif kalıyor ne huzur...

8/07/2007 2:24 ÖS  
Blogger Daphne said...

Sen ne zaman post yaptin ki?

Renklipamuklar su anda acaip acim, sen de yoksun, ne yesem acaba...Ihlamur uyudu mu bari? Canim biber kizartmasi istiyo :( bakiniz Morkoyun

8/08/2007 1:34 ÖÖ  
Blogger Mr_TD said...

bneim favorim mangal üstünde pilav pisirenler :)

8/08/2007 10:07 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home