Doktor civanım ah! neler istiyor canım.

Ayol! Ne bahtsız günlerdeyim diyesim var habire kendime...
Senelerdir her bahar tekerrür eden allerji ataklarım genellikle hapşırıkla geçiştirilecek düzeyde seyreder, çokta yormazdı beni. Eski moda antiallerjen ilacım ve kolonyam derdime ortak olur. Polen mevsiminin bitimiyle unutur, ertesi bahara kadar silerdim hafızamdam.
Bu sene ne olduysa oldu kılık değiştirdi benim vazgeçilmezim, hapşırıklar arttı, öksürükler nefes aldırmamaya başladı. Bu da yetmezmiş gibi son bir haftadır cildimde abuk subuk kızarıklılar boy gösterdi. Eh! pek tabi ki bendeniz, erteledim yine nasılsa geçer, iki kızarıklık kaşırsın biter moduyla. Baktım kaşı babam kaşı olacak iş değil en sonunda mecbur kaldım, aldım kelleyi koltuğa yollandım doktor civanıma. Bir kontrol bikaç tahlilden sonra sinir, stres kaynaklı nurtopu gibi yeni bir hastalığım oldu. “Madalyon” hastalığıymış adı, halk arasında “gül hastalığı” diye de geçiyormuş. Arkadaşlarım dalga geçtiler, bizim bildiğimiz “madalyon” iyi bişeydir seninki madalyonun diğer yüzü olsa gerek diye diye...
Kendime mi yanayım milletin dalgasına mı kızayım bilemez halde sürünüyorum o gündür.
Cumartesi evceğizimde hanım hanım otururken edepsiz alışveriş perisi kondu sol omzuma hadi kalk dedi, ne oturuyorsun gün geçmez para harcanmayınca, madem çalışıyorsun harcayacaksın, harcamayacaksan parayı ne yapacaksın! Hıhımmm dedim fırladım kalktım IHLAMUR’u da kandırdım. Kozmetik, Burger King, Flo’msu bi mağaza ve grossmarket gezdik, baktık, aldık, sevindik. Dönüş yolu, taksi hengamesi, alınanların yerleştirilip, alınmayanlara üzülünmesi ile gece oldu, sabah doğdu.
Pazar günü babamın telefonuyla uyandım, sıçrayarak. İzmir Cumhuriyet mitinginden anons yapıp, ortam nabzı hakkında bilgi verdikten sonra, tv’yi açıp seyretmem konusunda uyardı.Gurur duydum babamla.
Kahvaltı sonrası Eyüp Sultan’a gittik. IHLAMUR, imarethaneyi ve bilumum çıkmaz yolu sakata gelmeden gezdirdi, sağolsun. Oldum olası sever zaten aksiyonu, illa bi zabıtaya yol sorar, dilenci kadına kaçamak bi bakış atar, telaşlanıp adımlarını hızladırır, son köşede durup ardına bakar...
Senelerdir her bahar tekerrür eden allerji ataklarım genellikle hapşırıkla geçiştirilecek düzeyde seyreder, çokta yormazdı beni. Eski moda antiallerjen ilacım ve kolonyam derdime ortak olur. Polen mevsiminin bitimiyle unutur, ertesi bahara kadar silerdim hafızamdam.
Bu sene ne olduysa oldu kılık değiştirdi benim vazgeçilmezim, hapşırıklar arttı, öksürükler nefes aldırmamaya başladı. Bu da yetmezmiş gibi son bir haftadır cildimde abuk subuk kızarıklılar boy gösterdi. Eh! pek tabi ki bendeniz, erteledim yine nasılsa geçer, iki kızarıklık kaşırsın biter moduyla. Baktım kaşı babam kaşı olacak iş değil en sonunda mecbur kaldım, aldım kelleyi koltuğa yollandım doktor civanıma. Bir kontrol bikaç tahlilden sonra sinir, stres kaynaklı nurtopu gibi yeni bir hastalığım oldu. “Madalyon” hastalığıymış adı, halk arasında “gül hastalığı” diye de geçiyormuş. Arkadaşlarım dalga geçtiler, bizim bildiğimiz “madalyon” iyi bişeydir seninki madalyonun diğer yüzü olsa gerek diye diye...
Kendime mi yanayım milletin dalgasına mı kızayım bilemez halde sürünüyorum o gündür.
Cumartesi evceğizimde hanım hanım otururken edepsiz alışveriş perisi kondu sol omzuma hadi kalk dedi, ne oturuyorsun gün geçmez para harcanmayınca, madem çalışıyorsun harcayacaksın, harcamayacaksan parayı ne yapacaksın! Hıhımmm dedim fırladım kalktım IHLAMUR’u da kandırdım. Kozmetik, Burger King, Flo’msu bi mağaza ve grossmarket gezdik, baktık, aldık, sevindik. Dönüş yolu, taksi hengamesi, alınanların yerleştirilip, alınmayanlara üzülünmesi ile gece oldu, sabah doğdu.
Pazar günü babamın telefonuyla uyandım, sıçrayarak. İzmir Cumhuriyet mitinginden anons yapıp, ortam nabzı hakkında bilgi verdikten sonra, tv’yi açıp seyretmem konusunda uyardı.Gurur duydum babamla.
Kahvaltı sonrası Eyüp Sultan’a gittik. IHLAMUR, imarethaneyi ve bilumum çıkmaz yolu sakata gelmeden gezdirdi, sağolsun. Oldum olası sever zaten aksiyonu, illa bi zabıtaya yol sorar, dilenci kadına kaçamak bi bakış atar, telaşlanıp adımlarını hızladırır, son köşede durup ardına bakar...
Akşamüstü büyük hanım teyzenin anneler gününü kutladık. Mükellef bir sofra, çocuklar, torunlar, şen kahkahalar, mutluluk gözyaşları...