Perşembe, Aralık 28, 2006

Hoşgeldin 2007, umarım




Sevgili Santa Claus,

Vakit bulup yazamadım bi türlü sana ama öyle uzun bir listem var ki neresinden kısaltacağımı düşünüyordum epeydir.
Hoş 2006 listemde uzundu ama gözünden kaçtı sanırım, neyse...


Şimdi Santacım;

Sağlık en önemlisi bildiğin gibi. Senelerdir yazarım sana, şu uzun yaşamanın sırrını veremedin gitti. Ne var biz de sebeplensek. Senelerdir tek başına yaşar durursun sıkılmadı mı canın? Aman hastane kapısı, doktor yüzü görmeyelim Santacım.

Hayat kısa güzel yaşamak lazım. Güzel yaşamak içinse para lazım takdir edersin. Para lazım Santa hem de çok para. Herkesi ihya edecek kadar çok. Ne gerekiyorsa yapalım lütfen.

2007 de gezelim diyorum bi de senin kadar olmasada. Evde otur otur bunaldım canım. Şöyle İsviçreden başlayıp Ekvatorda soluklanıp ne bilim Yeni Zelandada bira içmek istiyorum.
Tek başıma değil tabi sevdiklerimle gezeyim, göreyim ne göreceksem. Şöyle bi içimiz açılsın, maviliklere atalım kendimizi di mi?

“Mutluluk öyle bir parfümdür ki, onu başkalarına sürdüğünüz zaman sizin de üstünüze birkaç damla düşer.” demiş Emerson. Anladın sen onu Santacım, bi yardım et, tut şu işin ucundan biraz, olmuyor böyle. Mis gibi kokutalım ortalığı, parfüm olur, hacı yağı olur artık bahtımızda ne varsa olur. Atıver sen onu da bacadan.

İşte hepsi bu.

Çarşamba, Aralık 20, 2006

Uyku kardeşim ver elini



Rüyama yağmur yağdı.
Uyandım ben.
Düş perimi o uykuda kaybettim yağmurdan kaçarken.

Hiç uyuyamayanları düşünüyorum, o vakittir.
Yatak içinde debelenip duruyorum, arada gözümü açıp tavana dikiyorum...
Hepsi bu.

Perşembe, Aralık 14, 2006

Bugün ayın ondördü kız saçını kim ördü?



Uzun zaman oldu bloga uğramayalı. Ne vakit vardı ben de ne de takad. Şu haftasonu bi gelse tam süper olacak.

Her sene sonu olduğu gibi yine bi garip haller içindeyim. Sanırım Pisces olmaktan mütevellit binbir türlü hal mevcut bünyemde. Her duruma göre bi hal bulurum kendime hallerimden. Psycho hali, hep yemek hali, uyku hali...

Bu hafta işten erken çıkmaya özen gösterdim elimden geldiğince. Pazartesi oldukça uygun bi saatte evde olunca oturup bi film seyredeyim dedim, şöyle aşklı meşkli. Fazla bi alternatifimde yoktu aslında. Fi tarihinde Ihlamurla aldığımız “ The Secret Laughter of Women “i izledim. Colin Firth amcamız melez güzel Nia Long ablamıza kur yapa yapa bi hal oldu. Nihayetinde evlendi maşuklar ama ben kendi kendime sırıtmaktan bitap düştüm. Film bitince çok enerjik hissettim kendimi birden kalkayım ayın anlam ve önemine uygun düşecek bişiler yapayım dedim...

Ve Noel kurabiyesi yapmaya giriştim. Hoş İSTANBUL benim lebkuchenleri bir ay öncesinden alıp TR’ye getirmek için dolabının içine sotelemiş ama daha fazla dayanamadım. Bi an önce yapıp yemeliydim canım kurabiyeleri. Daha önce netten bulduğum tarifi aradım yarım saat kadar dosyaların içinde. Malzemeleri hazırla ölç tart derken olan enerjimin yarısı tüketmiştim çoktan. Ama yılmadım yaptım. Sırıtarak tepsiyi fırına koyduğumda küçük bi şok yaşadım kendimce. Mutfak, meşhur Fransız teşrifatçıbaşı Vatel’in kitchenine dönmüştü bi tek yolunmuş ördek tüylerini göremiyordum ortalıkta. Rulosundan çıkmış yağlı kağıt, yerlere damlamış pekmez, daha önce fırının içine tıkıştırdığım sonra fırlatıp oraya buraya attığım envai ebatta tepsi ve tepsicikler, Ihlamurun getirip bi yana tıkıştırdığı ekmek kadayıfı ve daha neler neler... Ortalığı toparlayıp kendimi dağıttığımda fırından yayılan mis kokular hemen güzel bi papatya çayı demlemem gerektiğini buyurdu naifce. Farklı kalıplarla şekillendirdiğim kurabiyelerim kalp oldu, yıldız oldu, çiçek oldu açtı tabağımda...

Binbirgece’den bir gündü salı Şehrazatla randevum vardı. Sinir sistemimi zorluyor bu dizi biraz. Takip etmek konusunda kararsızım. Allah başka dert vermesin diyorum kendime...

Dün, iş çıkışı Akmerkeze gidip hediye seçmekle iştigal ettim. Binbir eleme yöntemiyle aldığım kazak denendiğinde neredeyse 2 beden küçük geldi. En yakın zamanda değiştirilecekler rafına kaldırıldı. Geceyarısından sonraysa film seyretme hevesiyle sabah dörde kadar tutuklu, muhbir, polis, illegal ama polis kişileriyle haşır neşir olup perişan ettim kendimi yine.