Perşembe, Ekim 18, 2007

Bi maruzatım yok aslında...




Uzun süre olmuş yazmayalı. Ne yaptım ne ettim bu uzun süreçte hiçbirşey hatırlamıyorum desem yeridir…

DAPHNE geldi, gezdi, gezdirdi, gitti. Ben bayramda ailemin yanına gittim, geldim. Gidişim süperdi de dönerken başıma ilmek ilmek çorap ördüğümü biraz geç de olsa farkettim Ah! körolası talihim ne vardı son gün dönecek diye de içimden yüzlerce kez hayıflandım. Tamı tamına 16 saat süren yolculuğumuz, yanımızdaki nevalenin tükenmesi, sigara stoklarının bitmesi ile işkencelerin alasına döndü, yağmurda cabası tabi. Arabanın bagajındaki annemin yaptığı yaprak sarmalarına yağmur yüzünden ulaşamamamız sinir etti beni aslında. Pek sevgili kardeşlerim şöyle bi şövalyelik yapıverelimde ablamızın yüzü gülsün demediler, sağolsunlar ikiside pek nane molla. Neyse en azından sağ sağlim evlerimize dönebildik. Hem geç oldu hem güç oldu ama bana iyi bir ders oldu bu yolculuk. Tövbe büyük sözüme ama bir daha asla son gün dönmem Asitane’ye…

Heh! Neredeyse unutuyordum. Bu yolculuğun en büyük kazanımı, Hayko Cepkin oldu. Yolculuğun başında eh! ne bu şimdi? başım şişti deyip laf ettiğim Haykocuğum’a ayıp ettiğimi sonradan anladım. Yalova güzergahında santim ilerlemeyen trafikte sıkışıp kaldığımızda bozulan sinirlerimiz o cd ile bir güzel gitti ki ben bile şaştım kaldım. Loop’a aldırdığım şarkısını dinleyerek, sözlerini ezberledim. Hatta hala onu dinliyorum diyebilirim. Biliyorum taktım mı takarım ben, huyum kurusun…

Siyahın her tonundan şöyle eksantrik bi makyaj yapıp ilk konserine gideyim, derya denizler gibi dalgalanayım diyorum…